google-site-verification=8PXa2XQsrWOv1yvQkbA71RfkAM0-ZS-Mr-eoWswhC2U
Uzman Psikolog Hakan ÖZBAYİS-0533 373 8123
dr.hakanozbayis@gmail.com
ÇOCUKLUK EVRESİ PSİKOLOJİSİ
24/08/2015 ÇOCUKLUK EVRESİ PSİKOLOJİSİ İnsanın
bütün ömrü süresince, dönem dönem meydana gelen değişimleri bize gelişimi
açıklar. Evet, insanoğlunun yaşam boyunca gelişimi süreklidir. Fakat gelişimin
hızı, insanın çocukluk, ergenlik, erişkinlik ve yaşlılık gibi zaman dilimlerine
göre değişkenlik arz eder. Buna mukabil meydana gelen bu değişkenliği, ferdin
genetik yapısı ile birlikte çevresel faktörlerde etkileyecektir. Gelişimin en
hızlı olduğu dönem çocukluk dönemidir diyebiliriz. Bunun farkındalığında olan
Ebeveynler, Uzman Psikolog ve Pedagogların da yardımıyla çocuğun gelişimine üst
düzeyde katkı sağlayabilirler. Çocuğun gelişimi için, genetik yapısı ile ilgili
bir etki yapılamasa da, çocuğun davranışsal olarak fıtratı tanımlanıp, yaşadığı
fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları, beslenme ve sağlık durumu da
dahil olmak üzere tüm çevresel faktörlere olumlu yönde etki edilebilir. Bu
etki, gelişimin hızına doğrudan fayda getirecektir. Sağlıklı toplumların
oluşması sağlıklı bireyler ile olur. Sağlıklı bireyler, ‘’ Ağaç yaş iken
eğilir.’’ atasözünün bir karşılığı olarak, çocukluk evresinde, birbirini
destekler nitelikte olan, sorumlu bir aile ve temiz bir çevreden neşet eder.
Evet, çocuklarımız bizimdir. Çocuklarımızın iyi bir kişilik yapısına
kavuşmaları, ilk olarak onların, ‘’Çocukluk
Evresi’’olan sıfır ve on bir (0-11) yaşları arasında iken, aileleri ile
münasebetlerinin keyfiyetine bağlıdır. Kültür ve edebiyatımızda da üzerine çok
durulan bir konu olan sağlıklı nesil yetiştirmek huşunda İstiklal Şairimiz
Mehmet Akif; ’’Merhametin
yok diyelim nefsine, Merhamet etmez misin
evladına’’ dizeleriyle anne babalara ayrı bir
misyon yüklemektedir. Çocukların kişilik
gelişimleri, mizaç ve karakter dediğimiz iki önemli faktörün birleşimleriyle
meydana gelir. Mizaç, doğuştan var olan, değiştirilemeyen duygulardır. Karakter
ise, anne babanın kişiliği ve tutumu, topluma ve kültüre ait değerler, eğitim
ve çevresel faktörlerle oluşan özellik ve duygulardır. Karakter bize sonradan
yerleşir ve ikinci bir fıtrat olarak üzerimizde kalır. Mizaç, dış etmenlerle
değiştirilmeye çalışılırsa kişinin karakteri deformasyona uğrar. ‘’Çocukluk Evresi’’ dediğimiz dönem, mizacın üzerine kişiliğin ilk
tohumlarının yerleştirildiği dönemdir. Psikolog ve pedagoglar, çocukların ortak
eğilimlerini ve davranış kalıplarını göz önünde bulundurarak, çocukluk dönemini
çeşitli evrelere ayırmışlardır. Genel olarak kabul edilen çocukluk dönemi
gelişim evrelerini; Bebeklik Evresi, İlk Çocukluk Evresi, Son Çocukluk Evresi
olarak sıralayabiliriz. Bebeklik
Evresi, doğum ile 3 yaş arasında yer alır. "Süt Çocukluğu Dönemi" de denilebilen bu zaman diliminde bebek,
her bakımdan yardıma muhtaç olmakla beraber, ortaya çıkması muhtemel, kendi
içinde mündemiç birçok kabiliyetlere de sahiptir. Bebek, sıfır ve bir (0-1) yaş
arasında ilk refleksi olan emme refleksini yapar ve geliştirir. Öyle ki çocuk,
ebeveynin parmağı, kendi parmağı ve nesnelerde dahil olmak üzere emme
refleksini her ortamda yapar. Beslenme ve güvenlik ihtiyaçlarının giderilmesinde
ailesine ve yakınlarına ihtiyaç duyan bebeğin fiziksel gelişimi ile doğru
orantılı olarak, zihinsel, duygusal ve psişik fonksiyonları da gün be gün
gelişmektedir. Bu dönemde çocuk bir taraftan bedeni yönden hızla gelişirken,
diğer taraftan da basit kelimeler ve hareketlerle ve özellikle göz teması ile
dış dünyayla bağlantı kurar. Çevresindeki nesnelerin, ses, ışık vb.
uyarıcıların yansımalarını zihninde toplayan bebek, yeni davranış dengeleri
oluşturarak, dış dünyaya uyum sağlamaya başlar. Çocuğun aile içindeki ilk
izlenimleri, özellikle annesiyle olan ilişkileri, kişiliğinin gelişiminde
oldukça önemlidir. Mesela bu dönemde, anne babanın gayet masumane ve latife
olarak, çocuğa emeceği bir nesneyi veriyormuş gibi yapıp vermemesi, çocuğun ilk
hayal kırıklığını yaşadığı ve güven duygusunun zedelendiği andır. Ona, sevgiyle
ve doğru yaklaşırsanız, güvenmeyi öğretirsiniz. Dolayısıyla çocuk, yaşamının ilk yılında
annesiyle anlamlı bir şekilde ilişki kurabiliyorsa, onun sıcaklığını ve
sevgisini hissedebiliyorsa kendisini güvende hissedebilir. Bebek, kucağa alınıp,
ilgi görmek ve dokunulmak ister, bu durum onun için bir ihtiyaçtır. Bunun
eksikliğinde bebek, dünyanın güvenilir bir yer olmadığı kanısına kapılıp,
dünyanın korku duyulan bir mekan olduğu hissinin tohumlarını düşünce dünyasına
atar. Bu yüzden, güven duygusunun inkişafı,
ancak ona gösterilecek sevgi ile mümkündür. Aynı zamanda, iyi ve planlı bir
bakım ve şuurlu bir gözetim, bebekte güven duygusunu oluşturmaya büyük oranda
yardımcı olabilir. Bu dönemde Ebeveyne düşen en önemli görev, çocuklarını sevgi
ve şefkat kurnasında yıkamalarıdır. Aynı zamanda bu evre, ilk ‘ben’ olgusunun,
benimsemenin, nesneleri detaylı olarak tanımanın, sahiplenmenin, hırsın
oluştuğu ve aykırı hareketlerin toplandığı zaman dilimleridir. Böyle bir
dönemde Ebeveyn, bebeğe değer vererek, tepkisel davranışlar sergilemeden ona
hoşgörü ile yaklaşmalı, böylece çocukta sabır ve saygı olgularını ekebilmelidir. Çocukluk Evresinde ikinci dönem ise ‘’İlk Çocukluk Evresi’’ dir ve 3 - 7
yaşları arasında yer alır. Bu dilim çocukların keşfettikleri, dışarıdan haber alma
duygusunun zirve yaptığı bir dönemdir. 3-7 yaş arasında ilk çocukluk evresinde
çocuk, sosyal ilişkinin nasıl kurulduğunu, ev dışındaki insanlarla, özellikle
kendi yaşıtlarıyla nasıl beraber olunacağını öğrenmeye başlar, uyum ve
işbirliği gelişir. Çalışmalar bu yaşlarda oluşan sosyal tavır ve davranışların
önemli olduğunu ve bazı küçük farklılıklar dışında, tüm çocuklarda rastlanabildiğini
göstermiştir. Ayrıca, bu zaman dilimine, "Oyun
Dönemi" ismi de denilebilir. Üç yaşının başlamasıyla birlikte
çocuklar, kendilerinden, ben merkezci, bağımlı bir kişi yerine, bağımsız bir
varlık olmaları beklendiğini öğrenirler. Bir önceki Bebeklik Evresi’ nde, dış
dünya ile bağlantıyı sağlayan, fiziksel, zihinsel gelişimine başlayıp, çevresel
tepkiler sergileyebilen çocuk,
davranışlarıyla, anne ve babasına karşı duymuş olduğu bağımlılığı azaltacaktır.
Bu dönem, çocuğun zihninde toplanan
objelerin, davranışlara dökülüp, şuursuzca taklit olarak yapıldığı bir
dönemdir. Onun için bu dilime, "Taklit
Dilimi" adı da verilmektedir. Çevresindeki her şeyi taklit eden
çocuğun bu evresi, çocukluk döneminin çok önemli ve en renkli evresidir. Bu
dönemde çocuk, çevresi, özellikle de anne babası ile çok sıkı diyaloğa geçerek
onlara bol bol soru sorar, her şeyi anlamlandırıp taklit etmek ister. Bu evrede
çocuğun en önemli işi oyun oynamaktır. Çocuk, adeta hayatı anlamlandırmada
oyuna misyon yükler. Oynamış olduğu oyun ve çevresinden görüp duydukları ile,
hayal dünyası ve gerçek dünya arasında bir bağ kurar ve taklit devreye girerek
bazen anne, baba, mühendis, doktor, öğretmen v.s. olur bazen de cansız olan
oyuncaklarına canlı varlıklar gibi muamele ederek, onların içinde kendi
varlığını ortaya koyar. Cansız varlıkları yaşıyormuş gibi telakki etmeye
Uzmanlar Animizm demektedirler. Çocuğun, cansız varlıklarda bir şuur ve
canlılık görmesi, zihin ve düşünce dünyasının zengin olduğunu gösterir. Aynı
zamanda bu evrede çocukta, ben duygusunun oluştuğu egosantrizm görülür. Benlik,
çocukta karakterinin belirmeye başladığı bu dönemde, onu şekillendirecek bir
tohum hükmündedir. Normalde, bu his çocuğun çevresini keşfetmesi ile varlığının
manasının önemli olup, çevrenin kendisi için olduğuna inanması, her şeyi
kendisine bağlayıp, bundan dolayı da diğer insanlara önem vermemesine sebebiyet
verecektir. Bundan dolayı her davranışında bencil bir tavıra girebilir. Aile
ortamında da herkesin kendisine odaklanmasını isteyip ve ilgisini çekemediği
zamanlarda, ilgi görebilmek için inat edebilir. Hatta ilgi çekmek adına, deneme
yanılma yöntemiyle bilinçli ve menfaatini gözeterek ilk hata ve suçu işlediği
yaşlardır. Bu bencillik duygusu ile birlikte, mülkiyet duygusunun ortaya çıkıp,
çocuğun paylaşma isteksizliğini göstermesine ve çevresinde gördüğü her eşyayı
sahiplenmesine sebep olabilir. Buna
karşılık Ebeveynler, yapmış oldukları hatalardan dolayı çocuklarını devamlı
kınama yoluna giderler ise, çocukta ‘’suçlama ve suçu başkasına atma’’
duygusunu yerleştirmiş olurlar. Oysaki Ebeveynler, ‘’klasik koşullama yöntemi’’
ile, hadiseler karşısında her şeyi konuşmadan, çocuklarına karşı duygularını
yüz mimikleriyle ifade edebilirler ve bir Uzman Psikolog’ tan yardım alıp, çocukta
kavramsal düşünme yeteneklerini geliştirebilirler. Kavramsal düşünme yeteneği
geliştikçe, çocuk benlik hissini yavaş yavaş bir kenara koyacaktır. Çocukluk evresinde ki son bölüm, ‘’Son Çocukluk Evresi’’ dir ve 7-11
yaşları arasında görülür. "Temel
Eğitim Dilimi" adı verilen bu evrede, çocuğun içten dışa doğru
yolculuğunun başladığı süreçtir. Bireyin, diyalogları ve paylaşımları, aile
ortamı ile sınırlı kalmaz, sosyal bir çevrede yer edinmeye de başlar. Bu yüzden
çocuğun anlayışının genişlemesinden ve gelişmesinden dolayı kavramlar yerli
yerine oturur. En önemlisi de bu evrede çocukta, düşünme kabiliyetinin
gelişiminden dolayı, somut düşünce ile birlikte soyut düşünmede ortaya çıkar.
Bu evre, çocukta ilk değerlilik duygusunun yaşandığı çok kritik bir zamandır.
Kritiktir, çünkü bir sonraki süreçte, ergenlik dönemi başlayacaktır. Çocuk bu dönemde, değerlilik duygusu arayışı
içinde varlığını anlamlandırır. Ebeveyn şuurlu bir şekilde, çocuğa karşı güven
duygusuyla beraber, ailede bir fert olarak ağırlığı olduğunu ve beğenildiğini
hissettirirse, çocuk ta hoşlanma ve özsaygı çerçevesinde kendine değer vermeyi
öğretmiş olur. Normalde çocuk bu evrede, dengesiz, kurala karşı duran, isyankar
bir tutum sergileyebilir. Bir geçiş dönemini oluşturan bu yaşta, bedensel ve
ruhsal kaynaklı bazı temel değişiklikler dikkati çeker. Arkadaş gereksinimi ilk
çocukluk evresine göre artmış, tek başına yada ikili oyunlar önemini
yitirmiştir. Arkadaş ilişkileri çocuğa, toplumsal yaşamda uyumlu bir birey olmayı,
işbirliğini, aynı zamanda ona, kendini ve başkalarına saygılı davranmayı, haklarını
korumayı, yarışmayı, önder olmayı, yönetmeyi, sorumluluk almayı öğretir. Takım
olma ve grup oluşturmanın başladığı dönemdir. Çocuklar, cinsiyetlerini de göz
önünde bulundurarak aralarında erkekler ve kızlar olarak ayrı ayrı gruplar
oluştururlar. Bu dönemde çocuk, adeta bilgi açlığına girip, zihinsel öğrenme yeteneklerini geliştirmeye
başlar. Bununla beraber çocukta, önceki evrelerden kalan duygusal öğrenme
gelişimi de devam eder. Son çocukluk evresi, eğitim ve öğretimin temelinin
atılması açısından son derece önemlidir. Çocuk, bu dönemde ilk olarak planlı-programlı,
düzenli ve düzeyli eğitimle karşılaştığı ve toplumsal hayata katıldığı için,
Uzman Psikologlar ve Pedagoklar, bu evreyi "Çocuğun
Sosyo-Kültürel Oluşumu" olarak isimlendirmektedirler. Son çocukluk
döneminde, çocuk üzerinde en etkili faktörlerden biri de okuldur. Okula başlamadan
önce, Ebeveynini model olarak alan ve onların davranışlarını taklit eden çocuk,
okula başladıktan sonra temsil noktasında öğretmenini görmekte ve onu örnek
almaya ve davranışlarını taklit etmeye başlamaktadır.
Bilindiği gibi, insanın
doğumundan ölümüne dek gelişimini sürdürdüğü çocukluk, ergenlik, erişkinlik ve
yaşlılık olarak bilinen bu dönemlerin en önemlisi ‘’Çocukluk Evresidir’’ ki, çocukta
sağlıklı bir kişilik yapısının temelleri, öncelikli olarak aile tarafından bu
evrede atılır. Sonrasında Eğitim Danışmanları, Öğrenci Koçları ve Psikologların
devreye girmeleri ile eğitimin üçlü saç ayağı sağlanmış olur. İşte çocuğun
eğitimindeki bu üçlü saç ayağı oluşturulabildiği takdirde, bir sonraki evre
olan ergenlik döneminin daha kolay ve daha dengeli geçmesine, daha sonraki erişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde de
fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı bireylerin yetişmesine sebep olunabilecektir. Uzman Psikolog Hakan
Özbayis 0532 496 0966
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ERGENLİK YAPILANDIRMASI - 24/08/2015 |
Kimlik kaosunun yaşandığı, kırılgan bir dönem olan ergenlikte ergen, en geniş manasıyla cinsel, kültürel ve etnik kimliğinin profilini oluşturuyor. |
HAMİLELİK PSİKOLOJİSİ - 24/08/2015 |
Anne adayını değerli kılan, fiziksel olarak sağlıklı, düşünsel olarak dupduru, kalben ve ruhen de dipdiri olmasıdır. Bunun için ne kadar gayret gösterse, ne kadar çabalasa yeridir. Yaşadığımız hayat, fazlasıyla buna değer… |
PSİKOTERAPİ NEDİR? - 24/08/2015 |
Bunun içinde meseleye bilimsel yaklaşmalı, terapi sürecine inanıp ciddiye almalı ve bunun için Uzman bir Psikoloğa danışabilmelidir. |