google-site-verification=8PXa2XQsrWOv1yvQkbA71RfkAM0-ZS-Mr-eoWswhC2U
Uzman Klinik Psikolog Şakir ERNAS 05057675885
sakirernas@gmail.com
Evliliğin Sosyopsikospiritüel Homeostazı
25/09/2017 İnsanlık tarihinin en eski ve en güncel olma özelliğini taşıyan evlilik; hem sosyal etkisini hem de nörobiyolojik içgüdüsünü koruyarak günümüze kadar gelen nadir bir antlaşmadır. Tarih boyunca çeşitli kültürlerde ve inançlarda ritüelitesi zenginleşerek ve bazen mitlere dayandırılarak süre gelmektedir. Sosyal hayatın en önemli bir parçası olan bu mertebe güzellikleriyle üyelerini sarmalarken aynı zamanda istenmeyen bazı olumsuz durumlara da evrilmektedir. Değişen zamanla birlikte evliliğin doğasına yönelik algılarda değişmektedir. Globalleşen günümüz dünyası çekirdek aile oluşumuna daha yatkın ve ideal olduğu için eski büyük aile olma görüşü artık eskisi gibi sıcak bakılmamaktadır. Bu durum yeni çiftlerin özerk olmaları için homeostazını hazırlarken diğer yandan eşlerin aileleri içgüdüsel olarak deneyimlerini çocuklarına aktarmaya çalışırken eşler arasında adalet yanılgısı mitinin ilişkilerini sekteye uğratmasına neden olur. Aşkla başlayan flört dönemi cicim ayları sona erdikten sonra çiftler arasında problemlerde gün yüzüne çıkmaya başlar. Eski yaşam tarzı alışkanlıklar artık birliktelikle biz üzerine inşa edilmeye başlayınca çiftler bazen ayak uydurmakta zorlanır. Eşler en ufak bir problemle karşılaşılınca eski bekâr hayatının vermiş olduğu özgürlük duyguları daha hoş olması nedeniyle sorumluluk almak yerine problemin karşı taraftan kaynaklandığını öne sürer. Oysa evliliğin kendisi bir ortak sözleşme olduğu için bireylerin üzerine doğal olarak bir sorumluluk eklemektedir. Karşılaşılan gündelik sorunlar çeşitli evlilik mitleri ile daha da alevlendirilmektedir. Aşk miti evliliğin doğasına yönelik "eğer beni seviyorsa bunu yapmalı, buna katlanmalı" gibi algılar ile problemin kaynağına inip durumu düzeltmeye engel oluyor. Eşlerden biri diğerinin zihnini okuyamaz, karşı tarafın beklentisinin gerçekleşmesini bekleyip onun düşündüğünün aynısının çıkma ihtimali çok düşüktür. Eşlerden birinin sevgisini belli etme stili birbirinden farklı olabilir; biri güzel bir hediye alarak kendini daha değerli ve özel hissederken bir diğeri içten bir gülümsemeyle sevdiğine sarılıp güzel bir söz söylemeyi yeğleyebilir. Evliliğin bir diğer miti olan adaletli olma; "ben bunu hak etmiyorum, sana karşı davranışlarıma bak bir de senin bana yaptığına bak" gibi yakınmalar evliliğin doğasına zarar veriyor. Eşler aralarında sahip olacakları eşyalar-statüler-durumlardan dolayı aldatıldığını ve haksızlık yapıldığını kendilerine söyleyip süreğen pasif bir çatışmayla dönüştürürler. İki tarafın akraba ziyaretleri de bu durumdan en çok konuşulan konulardandır. Eşler "senin babanın evine üç kez gittik benimkine ise iki kez gittik" gibi duygusal kırgınlıklarla bunları belirtirler. Olası bir durum için öneri görüş alınacak durumlarda yine aynı durum ortaya çıkmaktadır. Adalet yanılgısı kişiyi içsel olarak rahatsız eder ve ilişkinin doğasına yönelik kangrene dönüşür. Eşlerden birinin diğer eşin kendisine bağımlı olmasını isterken diğeri ise bekâr hayatının özgür yaşantısını devam ettirmek istemesinden dolayı çiftler arasında bir karmaşaya neden olmaktadır. Diğer bir yandan flört döneminin yoğun duygusal geri beslemlerin azalmasından kaynaklı eşler arasında artık eski hoşnutluğun olmaması sitemlerini çekerken ve bunu başka bir kişinin olması kuşkusuna kapılır. Bu kuşkular en ufak bir davranışın altında bir kanıt bulma arayışına sebep olur karşı tarafın bu asılsız kuşkulardan dolayı rahatsızlık duyması ilişkilerinin daha çok zayıflanmasına yol açmaktadır. Evliliklerde sorunların ortaya çıkmasında eşlerin evlilik doğasının gerektirdiği bağlı olmayı ve bu bağlı olma durumun özgür bir seçimin kabul edilmesi sonucu sorumluluk almayı doğal olarak beraberinde getirmektedir. Eşlerden biri eşinin kendisine bağlı olmasından ziyade bağımlı olmasını yani özgür bir irade sahibi olmamasını istemektedir. Bu durum kişiyi birey olmaktan çıkarıp hiçbir iradesi olmayan bir nesneye dönüştürür. Evlilikler temel insani ilişkiler üzerine kurulduğu için taraflar arasında ilişkilerin sekteye uğraması eşler arasında arka planda sürekli yenilenen pasif bir çatışmaya yol açmaktadır. En temel problem sergilenen bir davranışın üyeler tarafından hoş görülmemesi üzerine üyeler hoş görülmeyen davranışa yönelmek yerine bireyin kendisine kişiliğine bir saldırı gerçekleştirir. Bu genelleme var olan sorunlu davranışa çözüm bulmak arayışında karşılıklı bir çatışmaya dönüşmesine yol açar. Asıl olan problemli davranışın kişilikten ayıltılıp ben dili ile suçlayıcı ve yargılayıcı bir tavır takınmadan problemin çözümü üzerine konuşmaktır. Ben dili ile yaklaşım saldırı ve suçlayıcı öğeler barındırmadığı için her iki tarafın yumuşamasını ve asıl problemin üzerine konuşmayı kolaylaştırır. Koca: çöpleri daha sık atmanı dilerim sana hatırlatmaktan hoşlanmıyorum benim için önemli olan şeyleri umursamıyormuşsun gibi hissettiriyor Kadın: sadece ne zaman yapılmasını istediğini söyle kafandan geçenleri okuyamam seni incitmek istemiyorum fakat seni mutlu etmek için gösterdiğim çabaları yok saydığında beni incitiyorsun. Bambaşka konularda buluşmak üzere... Kendinize iyi davranın. Uzman Klinik Psikolog
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Kendi Olmanın Orijinal Otantikliği: Özbenlik, Özgüven ve Özfarkındalık - 13/01/2018 |
Bizi biz yapan şey nedir? Kişiliğimizi oluşturan oluşturan iki temel boyut var; biri kimine göre genetik mirasımızın bir hediyesi veya kimine göre bir vebası |
Kendi Varlığını Duyurma Haykırışı: Saldırganlık ve Kızgınlık - 13/01/2018 |
Sosyal bir varlık olan insan kendi içindeki gizemi keşfedip ulaşma uğruna ilk olarak fizyolojik ihtiyaçlarını giderdikten sonra bir ferdi olduğu sosyokültürel yapıya aidiyet ve sevilmeye yönelik gereksinimlerinin karşılanmasında ke |
Kendi Olmanın Orijinal Otantikliği: Özbenlik, Özgüven ve Özfarkındalık - 13/01/2018 |
Bizi biz yapan şey nedir? Kişiliğimizi oluşturan oluşturan iki temel boyut var; biri kimine göre genetik mirasımızın bir hediyesi veya kimine göre bir vebası olan mizaç(huy), diğeri ise çevresel etmenlerin etkileşimiyle gelişen karakter. |
Pazartesi sendromu nedir? - 11/01/2018 |
Kişi ekonomik kaygılarını mesai başlangıç günü olarak kabul edilen pazartesi günü Afrika’da her gün bir ceylan uyanır yaşamak için dünddn hızlı Koşm |